Yapay zeka, makine öğrenimi, veri analizi, robotik ve kodlama. Yeni dijital dünya bu teknolojilerin üzerinde yükseliyor. Bu noktada özellikle yeni neslin bu alanlara karşı olan ilgisini yoğun bir şekilde gözlemlemek mümkün. Maker Kültürü ile birlikte daha hızlı bir şekilde tabana inmeye başlayan bu tarz yeni nesil teknolojiler, bu alanlarda yetkin bir seviyede verilen eğitimlerle beraber bir üst seviyeye çıkabiliyor. 

Günümüzde teknolojik gelişmelerin her alanda birçok farklı gelişmenin kapısını araladığını gözlemliyoruz. Mevcut disiplinler yerini yenilerine bırakırken, bazı disiplinlerin de bir araya gelerek yeni dijital dünyanın getirileri arasında yerini aldığını gözlemliyoruz. Bu disiplinlerden en dikkat çekici olanlardan biri de “robotik kodlama”. 

Kodlama ve robotik kodlama alanlarında verilen eğitimler, özellikle çocuk yaştaki bireylerin tüketici olmak yerine üretici olmalarını sağlarken, bu noktada eğitmenlere de büyük görev düşüyor. Kodlama özelinde ana okulu seviyesine inen eğitimler gerek hükümetler gerekse de özel kuruluşlar tarafından verilirken, kodlama konusunda da yapılan yatırımların dijital gelecek için son derece önemli olduğunu ifade etmekte fayda var.

Robotik Kodlama: Üreten Bireyler Yetiştirmek

Robotik kodlama eğitimcisi olma konusuna iki yönden bakabiliriz: Teknik ve algısal. Teknik açıdan bakıldığında bu alanın farklı disiplin, donanım ve ihtiyaçlara sahip bir kodlama alanı olduğu görülmekte. Bu nedenle eğitimcilerin teknik açıdan kendilerini sürekli güncel tutarak geliştirmeleri gereken bir alan olma özelliğine sahip. Hızlı bir şekilde gelişen teknolojiyle beraber değişen ekipman ve atölyelerden kullanılan bilgisayarlar robotik kodlama için olmazsa olmaz anlamına geliyor. Bu sebeple bu tür kodlama eğitimi veren bireylerin her şeyden önce “teknik içerik” konusunda hakim olmaları ve karşı tarafa (özellikle çocuklara) bilgi birikimlerini en sağlıklı şekilde aktarabilmeleri gerekiyor. Öte yandan hangi ekipmanın, hangi durumlarda kullanılacağı konusunda da net ve kesin bilgiye sahip olması gereken robotik kodlama eğitmenleri, bu sayede üretim süreçlerinin sağlam bir altyapı üzerinde gelişmesine imkan sağlar.

Konuya algısal açıdan bakıldığında ise, özellikle çocuklara verilen kodlama eğitiminde yaklaşımın büyük önem taşıdığını gözlemlemek mümkün. Çocukların hata yapmasına izin vererek öğrenmelerini sağlamak gerekmekte. Bu durum onların karşılarına çıkan benzer sorunlara karşı olan yaklaşımlarını değiştiriyor. Bu sayede aynı hatayı tekrar yapmayan bireyler, olaylara farklı açılardan bakmayı öğrenerek, “çözüm odaklı” bir yaklaşım modeline sahip olabiliyorlar. Öte yandan ilk üretim tecrübesini yaşayan birçok birey için bu tür kodlama konusu engin bir deniz görevi görüyor. Yarattıkları makinelere kazandırdıkları “öğrenme kabiliyeti” ile kodlamanın tadına varan bireyler (özellikle çocuklar) kazandıkları deneyim sayesinde çok daha karmaşık üretim süreçlerinden başarıya ayrılabiliyorlar. Bu sebeple robotik kodlama eğitmenlerinin teknik yönden olduğu gibi algısal yönden de öğrencilere ulaşabilmesi gerekiyor.